Uluslararası Çocuk Kaçırma
Uluslararası çocuk kaçırma, genellikle boşanma veya ayrılık sonrası, ebeveynlerden birinin çocuğu diğer ebeveynin rızası olmaksızın başka bir ülkeye götürmesi veya alıkoyması durumunda ortaya çıkar. Bu durum, çocuğun yaşam düzeninde ciddi değişikliklere yol açarken, geride kalan ebeveyn için de hem hukuki hem de duygusal bir sorun oluşturur. Uluslararası çocuk kaçırma vakaları, çocukların sosyal çevrelerinden kopması ve psikolojik zarar görmesi riskini de barındırır.
Bu tür durumların önüne geçebilmek ve çocuk kaçırılmasını hukuki bir zeminde çözebilmek amacıyla, uluslararası alanda geçerli olan yasal düzenlemeler geliştirilmiştir. Uluslararası çocuk kaçırma, ülkeler arasındaki farklı yargı sistemleri ve çocuk hakları ile ilgili yaklaşımların uyumsuzluğu nedeniyle karmaşık bir sorun haline gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda hem kaçıran ebeveynin hem de çocuğun alıkonulduğu ülkenin mevzuatının devreye girmesi söz konusu olur.
Uluslararası Çocuk Kaçırmaya Dair Lahey Sözleşmesi
Uluslararası çocuk kaçırma vakalarına hukuki bir çözüm getirmek amacıyla 1980 yılında kabul edilen "Uluslararası Çocuk Kaçırmaya Dair Lahey Sözleşmesi", çocuğun yerleşik olduğu ülkeye geri dönmesini sağlamayı hedefler. Bu sözleşme, çocuk kaçırma ve alıkoyma olaylarını, çocuğun yüksek yararını gözeterek, hukuki prosedürlerle çözümlemeye yönelik bir dizi kural içerir.
Sözleşmeye taraf olan ülkeler, kaçırılan veya alıkonulan çocuğun derhal iadesini sağlamakla yükümlüdür. Bu sayede çocuğun düzenli yaşamına geri dönebilmesi, yani eğitim, sosyal ilişkiler ve diğer alışkanlıklarının sürdürülebilmesi amaçlanır. Lahey Sözleşmesi, çocuk kaçırma davalarında hızlı bir süreç işletmeyi teşvik ederek, ebeveynlerin kaçırma durumlarında başvurabilecekleri bir hukuki çerçeve sunar. Türkiye de bu sözleşmeye taraf ülkeler arasında yer almakta olup, Türkiye’de bu sözleşmeye dayalı olarak çocuk kaçırma davalarına ilişkin yargı süreçleri yürütülmektedir.
Lahey Sözleşmesi’nin uygulanabilmesi için çocuğun on altı yaşını doldurmamış olması gerekmektedir; bu yaş sınırı, daha büyük yaşlardaki çocukların isteklerinin dikkate alınması ve bağımsızlıklarının korunması amacıyla belirlenmiştir.
Sözleşmenin 3. maddesine göre, bir çocuğun yerinin değiştirilmesi veya alıkonulmasının "haksız" olarak nitelendirilebilmesi için iki temel koşulun sağlanması gerekir:
- Çocuğun yerinin değiştirilmesi veya alıkonulması, bu fiillerin gerçekleşmesinden hemen önce, çocuğun mutat meskeninin bulunduğu devletin hukuku uyarınca bir kişi veya kuruma verilen velayet hakkının ihlali yoluyla yapılmış olmalıdır.
- Velayet hakkının ihlal edildiği bu durum, yer değiştirme veya alıkoyma vakası gerçekleştiğinde fiilen kullanılmakta veya vakıa gerçekleşmemiş olsaydı kullanılacak durumda olmalıdır.
Bu koşullar sağlandığında, çocuğun alıkonulduğu ülkeden mutat meskenine iadesi talep edilir. Sözleşme, bu tür vakalarda çocukların yaşam düzenlerinin korunması adına hızlı bir şekilde hareket edilmesini sağlar.
Sözleşme, üye devletlere "Merkezi Makam" atama zorunluluğu getirmiştir. Türkiye'de bu görevi Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü üstlenmiştir. Genel Müdürlük, sözleşme kapsamındaki durumlarda, başta Cumhuriyet Başsavcılıkları olmak üzere ilgili diğer kurumlarla iş birliği yaparak, çocuğun menfaatlerini koruma ve durumunu güvence altına alma sürecini yönetmektedir.
Kaçırılan Çocuğun İadesi Süreci ve Hukuki Destek
Kaçırılan çocuğun iadesi, belirli hukuki şartların yerine getirilmesini gerektirir. Bu süreçte çocuğun iadesini talep eden ebeveyn, çocuğun diğer ebeveyn tarafından haksız yere alıkonulduğunu veya kaçırıldığını ispat etmek zorundadır. İade talepleri, genellikle çocuğun yerleşik olduğu ülkenin merkezi makamı aracılığıyla yapılır ve iade süreci, Lahey Sözleşmesi çerçevesinde belirlenmiş kurallara uygun olarak yürütülür.
Sorunun barışçıl bir yolla çözülememesi halinde mahkemeye başvurmak zorunda kalınabilir. Türk hukukunda kaçırılan çocuğun iadesi davasında görevli mahkeme aile mahkemesi olup, aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Yetkili mahkeme ise iade için başvuru yapıldığı sırada çocuğun halen oturduğu veya koruma altına alındığı yer mahkemesidir.
Sözleşme mahkemenin çocuğun iadesini reddedebileceği birkaç durumu öngörmüştür. Bir yılın geçmesi ve çocuğun yeni çevresine alıştığının tespit edilmesi durumunda, iade kararı verilmeyebilir. Ayrıca, koruma hakkı sahibi, yer değiştirme veya alıkoyma sürecinde bu hakkını etkili bir şekilde kullanmamış veya buna muvafakat etmişse, davalının bu durumu ispatlaması halinde çocuğun iadesi reddedilebilir. Çocuğun geri dönmesinin onu fiziki ya da psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağına dair ciddi bir riskin varlığı, mahkemeyi iade kararını reddetmeye zorlayabilir. Ayrıca, çocuğun mutat meskenine geri dönmek istemediğini ve yaşına uygun şekilde görüşünün göz önünde bulundurulmasının gerektiğini belirten bir tespit yapılırsa, iade kararı reddedilebilir. Son olarak, çocuğun geri dönmesine talep edilen ülkenin insan hakları ve temel özgürlükler ilkeleriyle bağdaşmayan bir durum söz konusuysa, iade talebi reddedilebilir.
Uluslararası çocuk kaçırma ve kaçırılan çocuğun iadesi ile ilgili hukuki destek almak sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve çocuğun hızlı bir şekilde iadesinin sağlanması açısından oldukça önemlidir. Avukatlar, kaçırılan çocuğun iadesine yönelik dava açılmasından, gerekli belgelerin hazırlanmasına ve yargılama sürecinin yönetilmesine kadar müvekkillerine kapsamlı bir destek sunar. Avukat desteği, özellikle uluslararası hukuk bilgisi gerektiren bu tür davalarda süreçlerin hızlandırılması ve hukuki engellerin aşılması için önemli bir avantaj sağlar. Ayrıca, benzer davalarda emsal kararlar üzerinden ilerlemek, davaların seyrini mutlaka olumlu yönde etkileyecektir.
Comentários