Yabancıların Türkiye’de Miras Yoluyla Malvarlığı Edinmesi
- Enes TEKER
- 1 gün önce
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 10 dakika önce

Günümüzde Türkiye turistik bir uğrak yeri olmanın ötesine geçmiş farklı milletlerden birçok insanın yaşamak, yatırım yapmak ve yerleşmek amacıyla tercih ettiği bir ülke haline gelmiştir. Türkiye’de konut alan, banka hesabı açan, iş kuran ve hatta vatandaşlık başvurusunda bulunan yabancıların sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bu gelişmeler, yalnızca ekonomik ve sosyal etkileşimleri artırmakla kalmamış, aynı zamanda yabancıların Türkiye’deki özel hukuk ilişkilerini de daha karmaşık hale getirmiştir. Özellikle birden fazla ülke ile bağlantısı bulunan kişilerin vefatı durumunda terekeyle ilgili olarak hangi ülke hukukunun uygulanacağı ve mirasçıların bu sürece nasıl dahil olacağı gibi meseleler, gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Bu durum doğal olarak, bu kişilerin vefatından sonra Türkiye'de bıraktıkları malvarlığının kimlere ve nasıl intikal edeceği sorusunu gündeme getirmektedir. Yabancı uyruklu bir kişinin yurt dışında veya Türkiye’de vefat etmesi ile Türkiye’de malvarlığı bırakması halinde ortaya çıkabilecek miras hukuku sorunları hem ulusal mevzuatın hem de milletlerarası özel hukuk kurallarının birlikte değerlendirilmesini gerektirmektedir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 1. maddesinde;
“(1) Yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizi bu Kanunla düzenlenmiştir.
(2) Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri saklıdır.” hükmü yer almakta olup, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk ilişkilerinde uygulanacak hukuka dair genel çerçeve çizilmiştir.
Kanunun “Hukuki işlemlerde şekil” başlıklı 7. maddesinde ise;
“Hukukî işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukukî işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddî hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir.” düzenlemesiyle hukuki işlemlerin şekil şartlarının belirlenmesinde işlem yerinin hukuku (lex loci actus) veya işlemin esasına uygulanacak hukukun şekil hükümleri dikkate alınabileceği kabul edilmiştir.
“Miras” başlıklı 20. maddede ise;
“(1) Miras, ölenin millî hukukuna tâbidir. Türkiye'de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır.
(2) Mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.
(3) Türkiye'de bulunan mirasçısız tereke Devlete kalır.
(4) Ölüme bağlı tasarrufun şekline 7 nci madde hükmü uygulanır. Ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir.
(5) Ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki millî hukukuna tâbidir.” hükümlerine yer verilmiş olup, yabancılık unsuru içeren miras meselelerinde uygulama alanı bulan temel ilkeler belirlenmiştir.
Taşınır ve Taşınmaz Mallar Ayrımı
Yabancılık unsuru taşıyan miras ilişkilerinde hangi ülke hukukunun uygulanacağı sorunu, yukarıda yer verdiğimiz 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 20. maddesi ile çözüme kavuşturulmuştur. Anılan madde mirasın geçişi açısından temel kuralı ortaya koymakta ve "miras, ölenin millî hukukuna tabidir" hükmünü içermektedir. Bu genel ilke çerçevesinde murisin tabi olduğu millî hukuk; kimlerin mirasçı olacağını ve bunların mirastaki pay oranlarını belirlemede esas alınır. Bununla birlikte, aynı maddede bu genel kuralın istisnalarına da yer verilmiştir. Özellikle, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen hüküm uyarınca yabancı uyruklu bir kişinin Türkiye sınırları içinde bulunan taşınmaz malları açısından Türk hukukunun uygulanacağı açıkça belirtilmiştir. Böylece murisin millî hukuku esas kural olmakla birlikte Türkiye'deki taşınmazlar bakımından lex rei sitae (eşyanın bulunduğu yer hukuku) ilkesi benimsenmiş ve bu malların intikalinde Türk hukukunun uygulanacağı kabul edilmiştir. Bu ayrım, terekenin paylaşımına ilişkin işlemler yürütülürken dikkate alınması gereken temel bir ilkedir. İntikal işlemleri için mahkemeden veraset ilamı istenirken murise ait mirasçılarını gösterir veraset belgesinin menkul ve gayrimenkul mallar bakımından ayrı ayrı düzenlenerek verilmesini talep etmekte fayda bulunmaktadır.
Bu noktada özellikle vurgulanması gereken husus gerek MÖHUK gerekse Türk Medeni Kanunu’nda taşınmazlara yönelik olarak Türk Mahkemeleri’ne münhasır yetki tanınmış olmasıdır. Dolayısıyla, yabancı ülke kanunları uyarınca ilgili kurumdan veya mahkemelerden alınmış veraset ilamının, Türkiye'de bulunan taşınmazların intikaline yönelik olarak doğrudan tanınması mümkün değildir. Bu tür belgelerin Türkiye'deki taşınmazlar bakımından herhangi bir hukuki sonuç doğurabilmesi için, ilgili kişilerin Türk Mahkemelerinden ayrıca veraset ilamı almaları gerekmektedir. Bununla birlikte, yurtdışından alınmış veraset ilamlarının, Türk mahkemelerinde açılacak veraset ilamı taleplerinde destekleyici delil olarak sunulması mümkündür. Mahkeme, bu tür belgeleri inceleyerek murisin mirasçılarına ve malvarlığına ilişkin kanaat geliştirebilir; ancak nihai karar kendi takdirine göre ve Türk hukuku çerçevesinde verilecektir.
Vasiyetname ve Ölüme Bağlı Tasarruflar
Yabancı uyruklu bir kişinin vefatının ardından Türkiye’de miras işlemleri başlatıldığında, kişinin yurt dışında düzenlediği vasiyetname veya diğer ölüme bağlı tasarrufların geçerliliği de gündeme gelir. Bu noktada MÖHUK’un 7. ve 20. maddeleri birlikte değerlendirilir. Kanun uyarınca vasiyetnamenin şekil şartları düzenlendiği ülke hukukuna veya ölenin millî hukukuna uygun olduğu sürece Türkiye'de de geçerli kabul edilebilir. Ancak söz konusu belgelerin Türkiye’de hüküm ve sonuç doğurabilmesi için apostil şerhi ile usulüne uygun olarak tasdik edilmesi, noter onaylı yeminli tercümesinin yapılması ve gerekli hallerde Türk mahkemelerinde tanıma ve tenfiz davası yoluyla uygulanabilir hale getirilmesi gerekebilir.
Veraset İlamı Nedir? Yabancıların Türkiye’de Miras Yoluyla Malvarlığı Edinmesi İçin Veraset İlamı Alması
Veraset ilamı (mirasçılık belgesi), bir kişinin vefat etmesi üzerine onun mirasçılarının kimler olduğunu ve miras paylarını gösteren resmi bir belgedir. Türk vatandaşları için noterlerden alınabilen bu belge yabancı uyruklu kişiler için farklı bir prosedüre tabiidir. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 71/b-3 maddesine göre, mirasçılık belgesi verilmesinin yargılamayı gerektirmesi, nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması veya mirasçılık belgesinin yabancılar tarafından talep edilmesi durumunda mirasçılık belgesi noterler tarafından verilemez. Bu durumda, yabancı uyruklu kişilerin mirasçılık belgesi alabilmesi için sulh hukuk mahkemesine başvurması gerekmektedir. Mahkemeden talepte bulunurken dava dilekçesinin ekinde bir kısım evraklara yer verilmesi ve bu evraklar için apostil tasdiki alınması ve Türkçe tercüme yapılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Genellikle başvuru için gerekli belgeler şunlardır:
Murisin ölüm belgesi,
Varsa, yurtdışında düzenlenen vasiyetname,
Mirasçılık ilişkisini gösteren yabancı resmi belgeler,
Nüfus kayıt örneği ve pasaport fotokopisi,
Mirasçıların kimlik belgeleri ve adres bilgileri,
Taşınmaz tapu senedi sureti,
Vekaletname (avukat ile takip edilecekse).
Mahkemeden alınan veraset ilamı ile birlikte taşınır malların (örneğin banka hesapları, araçlar, şirket hisseleri) ve taşınmaz malların (örneğin daire, ev, arsa, tarla) mirasçılara intikali mümkündür. Taşınmazlar için ilgili tapu müdürlüklerine başvurulması, menkuller için ise banka gibi ilgili kurumlara başvurulması gerekir. Ancak bu işlemler sırasında veraset ve intikal vergisi ile birlikte tapuda ya da ilgili kurumlardaki işlemler için harç ve diğer masrafların ödenmesi gerekebilir.
Yetkili ve Görevli Mahkeme
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 43. maddesi gereği, mirasa ilişkin davalar ölenin Türkiye'deki son yerleşim yeri mahkemesinde açılacaktır. Eğer ölenin Türkiye'deki son yerleşim yeri bulunmuyor ise, terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesi yetkili olacaktır. Görevli mahkeme ise her durumda sulh hukuk mahkemesidir.
Yabancıların Türkiye’deki miras işlemleri, çoğu zaman karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Bu nedenle, işlemlerin doğru şekilde yönetilmesi, kısa sürede sonuçlanması ve en az masrafla bitirilebilmesi için bir avukatla süreci takip edilmesinde fayda bulunmaktadır.
Comments